


 yansıtmak
yansıtmakThe lake can reflect the mountains perfectly.

 Göl, dağları mükemmel bir şekilde yansıtabilir.
Göl, dağları mükemmel bir şekilde yansıtabilir.To throw back light or heat; to mirror an image.
The mirror can reflect your face clearly.
 Ayna yüzünüzü net bir şekilde yansıtabilir.
Ayna yüzünüzü net bir şekilde yansıtabilir.The glass window will reflect the sunlight.
 Cam pencere güneş ışığını yansıtacaktır.
Cam pencere güneş ışığını yansıtacaktır.Her smile seemed to reflect her happiness.
 Gülümsemesi mutluluğunu yansıtıyor gibiydi.
Gülümsemesi mutluluğunu yansıtıyor gibiydi.reflect light
 ışık yansıtmak
ışık yansıtmakreflect on
 üzerine düşünmek
üzerine düşünmekreflect an image
 bir görüntü yansıtmak
bir görüntü yansıtmakmirror
echo
reproduce
 düşünmek
düşünmekShe needs time to reflect on her decision.

 Kararını düşünmek için zamana ihtiyacı var.
Kararını düşünmek için zamana ihtiyacı var.To think carefully about something.
He took a moment to reflect on his past mistakes.
 Geçmişteki hatalarını düşünmek için biraz zaman ayırdı.
Geçmişteki hatalarını düşünmek için biraz zaman ayırdı.They often reflect on their experiences during the trip.
 Sık sık seyahat sırasındaki deneyimlerini düşünürler.
Sık sık seyahat sırasındaki deneyimlerini düşünürler.It's important to reflect before making a big choice.
 Büyük bir seçim yapmadan önce düşünmek önemlidir.
Büyük bir seçim yapmadan önce düşünmek önemlidir.reflect on decisions
 kararları düşünmek
kararları düşünmekreflect on experiences
 deneyimleri düşünmek
deneyimleri düşünmekreflect on feelings
 duyguları düşünmek
duyguları düşünmekponder
consider
contemplate
 yansıma
yansımaThe reflect of the tree in the water was beautiful.

 Ağacın su üzerindeki yansıması güzeldi.
Ağacın su üzerindeki yansıması güzeldi.An image or representation of something, often seen in a mirror or surface.
I saw the reflect of the hills in the calm lake.
 Sakin gölette tepelerin yansımasını gördüm.
Sakin gölette tepelerin yansımasını gördüm.The window showed a neat reflect of the garden.
 Pencere bahçenin düzenli yansımasını gösteriyordu.
Pencere bahçenin düzenli yansımasını gösteriyordu.He admired the reflect of the clouds on the shiny floor.
 Bulutların parlak zemin üzerindeki yansımasını hayranlıkla izledi.
Bulutların parlak zemin üzerindeki yansımasını hayranlıkla izledi.clear reflect
 net yansıma
net yansımasoft reflect
 yumuşak yansıma
yumuşak yansımaaccurate reflect
 doğru yansıma
doğru yansımareflection
image
mirror image