Site Language: EN
sersemletmekThe loud noise dazed her for a moment.
Yüksek ses onu bir an sersemletti.To make someone unable to think clearly or act normally, often due to shock or confusion.
The sudden news dazed him for a moment.
Ani haber onu bir an sersemletti.She was dazed after the fall.
Düştükten sonra sersemlemişti.The bright lights dazed the audience.
Parlak ışıklar izleyiciyi sersemletti.dazed expression
sersemlemiş ifadedazed look
sersemlemiş bakışdazed state
sersemleme durumustun
confuse
bewilder
sersemlikHe was in a daze after hearing the news.
Haberleri duyduktan sonra sersemlemişti.A state of confusion or inability to think clearly, often caused by shock or surprise.
She walked around in a daze after the accident.
Kaza sonrası sersemlemiş bir şekilde dolaştı.The sudden change left him in a daze.
Ani değişiklik onu sersemletti.I was in a daze during the exam from lack of sleep.
Uykusuzluktan dolayı sınav sırasında sersemlemiştim.in a daze
sersemlik içindeleft in a daze
sersemlemiş olarak bırakmakwalking in a daze
sersemlemiş bir şekilde yürümekconfusion
stupor
disorientation